Ana içeriğe atla

Rusya Türkiye’ye Karşı Enerjiyi Kullanmayabilir


Bir Rusya savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesine rağmen Rusya, Türkiye’ye karşı enerji kartını kullanmamayı seçebilir. Rusya açısından, enerji dışı ekonomik yaptırım seçeneklerine başvurmak uzun vadede daha akıllıca. Bu durumun bazı sebepleri var.

Türkiye’nin 24 Kasım’da bir Rusya savaş uçağını vurmasının ardından küresel gündem Rusya’nın Türkiye’ye yapacağı muhtemel misillemelere odaklandı. Bu kapsamda en önemli konulardan biri de Türkiye’nin Rusya’ya enerjideki bağımlılığı. Halen, Rusya gazının Türkiye gaz piyasasındaki oranı %55 civarında ve bu miktar, ülkenin yıllık birincil enerji kaynağı tüketiminin %11’ine tekabül etmekte. Dahası, Türkiye’de üretilen elektriğin yaklaşık yarısı Rusya gazından üretilmekte. İlk bakışta, Rusya’nın enerji kartını hızlı bir zafer için kullanabileceği görülse de bu zafer, uzun vadede kendi kendini tüketen bir ‘Pirus zaferi’ olmaya mahkum. Hızlı bir zaferi sürdürmek Rusya açısından üç ana sebepten dolayı imkansız görünmekte: Rusya’nın gazını ihraç etme ihtiyacı, Rusya gazının maliyeti ve Türkiye’nin çeşitlendirme kabiliyetleri.

Öncelikle, Rusya’nın gaz ihraç stratejisi ikili bir strateji. Rusya, bir taraftan, nispeten zayıf olan ülkelere veya eski Sovyet cumhuriyetlerine karşı enerjiyi siyasileştirirken, diğer taraftan, daha güçlü ülkelere karşı bundan kaçınmakta. Rusya, Almanya gibi daha güçlü ve büyük ithalatçılarına karşı enerjiyi siyasetsizleştirerek, hem ekonomik istikrarını korumakta, hem finansal gücünü pekiştirmekte hem de, tıpkı Kuzey Akım’da yaptığı gibi, oluşabilecek Rusya karşıtı dayanışma cephelerini, bölgenin büyük güçlerini yatıştırarak bölmekte. Basitçe, böl ve yönet stratejisini uygulamakta. Kısaca, enerjiyi siyasetsizleştirmesi, Rusya’ya yakın çevresinde enerjiyi istediği ülkelere karşı rahatça siyasileştirebilmesi için gereken imkanları sağlamakta.

Burada Rusya için mesele, Türkiye’nin “hasta adam” veya siyaseten bölünmüş bir Ukrayna olmaması. Rusya’yla her gerilim, Türklere 1552’yi hatırlatmakta ve onları birleştirmekte. Bu sebeple, Rusya’nın, Türkiye’ye gaz akışını Ukrayna’ya yaptığı gibi keseceği iddiası zayıf bir iddia. Moskova, kendisinden yıllık 30 bcm gaz ithal eden Türkiye’ye bu gazı satabilmek için, enerjiyi siyasileştirmekten kaçınmalı. Türkiye hariç, bu bölgede kim bu hacimdeki Rusya gazını ithal edebilir ve yaptırımlar sebebiyle zaten ekonomik baskı altında olan Rusya’ya bu kadar büyük bir mali destek sağlayabilir? Dolayısıyla Rusya açısından, enerji ticaretini olabildiğince devam ettirmek daha faydalı.

İkinci olarak, Türkiye’nin Rusya’ya olan yüksek bağımlılığı, bir mecburiyetten ziyade, Rusya gazının ekonomik ve siyasi maliyetlerinin bir fonksiyonu. Ekonomik maliyet açısından, Rusya gazı pahalı olmasına, hatta İran gazından sonra ikinci en pahalı gaz olmasına rağmen Türkiye, bu durumu az veya çok tolere edebilmekte. Siyasi maliyetler açısından, Moskova, Ankara’ya karşı enerji kartını doğrudan siyasi amaçlar için kullanarak bedel ödetmekten hep kaçınmaya çalıştı. Diğer bir deyişle, bu zamana kadar Türkiye enerji bağımlılığı için siyaseten hayati bir bedel ödemek zorunda kalmadı. Türkiye, Rusya gazı hakkındaki tutumunu tam da bu yüzden, yani Rusya gazı, ekonomik olarak karşılanabilir ve siyaseten katlanılabilir olduğu için değiştirmedi.

Eğer Rusya, şimdi Türkiye için yeni siyasi maliyetler oluşturarak bu denklemi değiştirirse, Rusya gazı siyaseten katlanılabilir olmaktan çıkabilir. Türkiye, yeni bir maliyet-fayda analiziyle, yeni vaziyette Rusya gazıyla siyaseten rekabet edebilir hale gelen diğer seçeneklere yönelebilir ve enerji arz güvenliği endişeleri ekonomik-siyasi diğer bütün endişeleri bastırabilir. Eğer Rusya, Türkiye’ye çok fazla siyasi bedel ödetmeye çalışırsa, Irak ve hatta belki doğu Akdeniz gazı bile siyaseten makul hale gelebilir veya Ankara, güney gaz koridorunu çok daha aktif bir şekilde desteklemeye başlayabilir. Bütün bunlar, Türkiye ve Avrupa enerji piyasalarında, uzun vadede Rusya’nın aleyhine oyun değiştirici etki yapma potansiyeli taşımakta.

Son olarak, Türkiye Rusya’ya kısa vadede çok bağımlı olsa da, orta vadede bazı çeşitlendirme kabiliyetlerinden bütünüyle yoksun değil. Tam da bu sebeple, enerji temelli hızlı bir zafer, Rusya için uzun vadede kendi kendini yok eden bir Pirus zaferi olmaya mahkum. Türkiye’nin iki haftalık gaz stoğuna rağmen Rusya, enerji kartını ani ve keskin bir şekilde oynayarak ve kendi hamlelerini, 2008’de Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattına yapılan gizemli siber saldırı gibi, zamanlaması manidar bazı tesadüflerle de denk getirerek, Türkiye’ye telafisi çok zor olan bir bedel ödetebilir. Rusya gazındaki muhtemel bir kesinti, bu kez, Bakü-Tiflis-Erzurum hattına yapılabilecek gizemli bir siber (veya terörist) saldırı ile aynı zamana denk gelebilir ve Türkiye’yi dondurmak bir yana, iç siyasi istikrara da zarar verebilir.

Fakat Türkiye de, orta vadedeki çeşitlendirme kabiliyetleri arasında, Trans-Anadolu (TANAP) ve Irak-Türkiye doğal gaz boru hatları gibi alternatiflere sahip. Dahası, Türkiye, mevcut dahili boru hatlarını geliştirip uzatarak, özel sektörün Akdeniz kıyısında orta ölçekli yüzer LNG terminalleri kurabilmesi için gereken altyapıyı hazırlayabilir. Bunu, hazırlıkları yapılan doğalgaz piyasası serbestleşmesi için bir geçiş adımı olarak uygulayabilir veya enerji arz güvenliğini sağlamak uğruna ekonomik maliyetleri göz ardı edebilir. Bunun yanında Türkiye, doğu ve batı komşularıyla varolan enterkonnekte kapasitesini genişleterek, doğalgaz ithalatındaki kaybın bir kısmını elektrik ithalatı ile telafi edebilir. Ayrıca, Türkiye’deki tek parti hükümeti de, bütün bu projelerin uygulanmasını daha da hızlandıracaktır.

Sonuç olarak, Türkiye ile enerji ilişkilerini sürdürmek, Rusya açısından, AB ve Türkiye gibi büyük ithalatçıların gözündeki ‘güvenilir tedarikçi’ imajını sürdürmek açısından uzun dönemde daha mantıklı. Eğer Rusya, enerjiyi Türkiye’ye karşı siyasileştirirse, yakın çevresindeki jeopolitik hırslarının ekonomik bedellerini telafi etmekte kullandığı büyük bir mali kaynaktan yoksun kalacak. Bunun yanında, eğer Rusya gazı siyaseten aşırı maliyetli bir hal alırsa, bu durum, Türkiye’yi, enerji politikasında köklü değişiklikler yaparak, Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmaya sevk edebilir. Dahası, Türkiye bunu orta vadede başarabilecek imkanlara sahip olduğundan, zaman Türkiye’den yana. Bu yüzden, bazı kesintiler olma ihtimali devam ediyor olsa da, Rusya enerji kartını geniş bir şekilde kullanmayabilir. Ancak, her iki taraf da daha müdebbir olmak isteyeceğinden, Akkuyu ve Türk Akımı gibi projelerde ciddi aksamalar olacağı da aşikar.
Aslı için: Enerji Panorama

Yorumlar

Çok Okunan | Most Read

Ege’deki Enerji Tesislerimizi Kıbrıs’taki Askerimiz Koruyor

Türkiye, denize kurulacak ilk rüzgar enerjisi santralini, Ege kıyılarının kuzey kesiminde veya Trakya’nın Karadeniz kıyılarında inşa etmeyi tasarlıyor. Bu sebeple, özellikle kuzey Ege’de yoğunlaşan enerji tesislerimizin güvenliğini tekrar gözden geçirmenin tam zamanı. Bunu gerekli kılan başka ek sebepler de var. Türkiye’nin yoğun dış politika gündemini ve askeri operasyonlarını fırsat bilen Yunanistan’ın, Ege’de mütecaviz girişimlerini sıklaştırması ve ısınan doğu Akdeniz jeopolitiği, Ankara-Atina arasındaki ilişkileri olumsuz etkileyen unsurlar. Ankara’nın Vaşington ve Brüksel ile ilişkilerinin bozuk olması da, Atina’nın elini güçlendiriyor. Daha fazla enerji yatırımının kuzey Ege’de toplanması ise, halihazırda Yunanistan hava kuvvetlerinin tehdidine açık olan kritik enerji altyapımızın oranını artıracak. Bu durumu engellemek için Türkiye’nin elindeki en büyük imkan ise, Kıbrıs’ta konuşlu Türk askeri.

Litvanya'da Bir Türk İli: Trakay

Karayların, ya da diğer bir deyişle Karaim halkının, yaşadığı yer hem anayurttan hem de Osmanlı arazisinden çok uzaklarda bir Türk ili. Baltık ülkelerinden Litvanya'nın başkenti Vilnüs'e 35 km uzaklıkta 5.400 nüfuslu bir cennet köşesi olan bu diyar, Musevi olan Karay Türklerinin Litvanya'daki başkenti konumunda. Karay Türkleri, 1397-1398'de Litvan Dukası Vytautas tarafından Kırım'dan getirilmişler ve Vytautas'ın gayri resmi başkenti olan Trakay'a yerleştirilmişler. Kaynaklara göre Vytautas, 14. yüzyıl sonlarında gerçekleşmiş çok kanlı bir savaştan sonra Karayların savaşçılığını çok beğenmiş ve özel muhafızı olmaları için onları Trakay kalesine yerleştirmiş.Tarih boyunca Rusya, Almanya ve Lehistan (Polonya) üçgeninde birçok sıkıntılar çeken Karaylar'ın nüfusu 18. yüzyıl başlarında bir ara 3 aileye kadar düşmesine rağmen bu uzak akrabalarımız kendilerini toplamayı başarmışlar ve her türlü badireleri atlatarak şu anda sadece Trakay da bile 300 civarınd

Türkiye-ABD Gerilimi ve Türkiye’nin Enerji Güvenliği

Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında, ikili ilişkiler tarihinin en büyük krizlerinden biri yaşanmakta. Yakın bir zamana kadar birçok konuda anlaşabilen ve birbirlerini “stratejik ortak”, “müttefik” gibi sıfatlarla niteleyen iki ülkenin ilişkilerinin hızla bozulmasının, hatta karşılıklı başkentlerdeki vize işlemlerini durdurma noktasına gelmelerinin altında yatan birçok sebep var. Küresel sistemin hala en güçlü aktörü olan ABD ile yaşanan gerilimin, Türkiye’nin enerji güvenliği açısından kısa ve uzun vadede ne anlam taşıdığının tetkiki ise, sıklıkla gözden kaçırılmakta.